1 Şub 2009

Kırmızı mendereğin kefalleri..

Kurtuluş ile beraber,balıka gitmek için gene sözleşmiştik,aslında amacımız dördüncü babaların arkasında,iri ıspara ve karagözlere olta atmaktı,o zamanlar şimdiki gibi zaman seçimi yoktu,herzaman balık yakalanabiliyordu.Sabahleyin sözleşip İstasyonun oradaki çeşmeden,sularımızı doldurduktan sonra vakit kaybetmeden yola koyulduk.Mendereğin açık tarafına bakmak için, beton setin üzerine tırmandık,hem denize bakıyor,hemde hızlı adımlarla daha önceden kararlaştırdığımız kayaya doğru hızla yürüyorduk,şimdiki ro- ro gemilerinin yanaşma iskelesinin oraya geldiğimizde kefal sürüsünün, su üstündeki ekmek parçalarına büyük bir iştahla daldıklarını gördük, aralarında kiloluk olanlarda vardı, ekmek parçalarını kapmak için kıyasıya mücadele ediyorlardı.Kurtuluş ile birbirimize bakıp o anda kararımızı vermemiz fazla uzun sürmedi,hemen ısparadan vazgeçip,yemek için aldığımız ekmekleri feda etmek pahasına, kefale olta atmaya karar verdik.Eskiden deniz daha bir bereketliydi,böyle hoşsürprizler ile her an karşılaşabiliyorduk.Hemen beton setten aşşağıya atlayarak,nerdeyse sürünerek en uygun kayaların üzerine yerleştik.O zamanlar av çantamızda 0.20,0.25,0.30mm kalınlığında misinadan yapılmış el oltalarımız,birkaç çeşit kanca ve yaprak kurşun bulunurdu,fazlasına gerek olmuyordu,bütün menderekte tüm balıkları bu oltalar ile yakalıyabiliyorduk,şimdiki gibi ne bir imkanımız vardı, nede paramız,nede paramız olsa bile alacağımız malzeme vardı.O saatte balıkları ürkütüp kaçırabilecek kimsecikler yoktu etrafta,hemen en ince misinaları çıkartıp,kısa pala yedi numara mustat kancaları misinanın ucuna takıp, en basitinden el oltamızı vakit kaybetmeden yaptık.Ekmek içini püskül yapıp denize kavuşturmamız fazla uzun sürmed,i atar atmaz ilk balıkları hemen aldık,yanlız balıklar gelirken,yakın mesafe olduğu için aşırı çırpınarak çok ,ses çıkartıyorlardı, buda diğer balıkları ürkütebilir,ayrıca sesi duyan başka davetsiz balıkçıları yanımıza çekebilirdi,başka balıkcıların yanımıza gelmesi avımızın sonu olacağını biliyorduk,bu yüzden balıkları çok sessiz ve gizlice çekmemiz lazımdı.Bundan sonra yakaladığımız balıkları yavaş yavaş ve dipten çekmeye başladık.Yaklaşık bir saat içinde yüklüce bir miktar kefali soğan çuvalına istifledik o zamanlar livar ne gezer.Bir süre sonra kırmızı mendereğin müdavimleri dökülmeye başladı,çırpmacılıkta usta olarak bildiğimiz ve o zamanlar lakabı kedi olarak anılan, Hasan hemen bizi kayalarda sinmiş vaziyette görünce şüphelendi,kefal vamı diye sordu, o anda oltanın ucunda kefal olmasına rağmen, mecburen yalan söylemek zorunda kaldık,çünki yakaldığımız yerde çırpma atarak bizim balıklarıda kaçırabilirdi.Bize inanmadı, ama bizde yakalanmış balığı kenara çekmedik,misina ıslık çalarak bir sağ bir sol yapıyordu,fakat uzaktan misinayı görmesi imkansızdı,biraz bekleyip çektip gitti,bizde hemen oltanın ucunda artık pestili çıkmış balığı kenara aldık.Bir süre sonra sürü dağıldı ve vuruşlar azaldı,müthiş keyif alarak yaptığımız avcılığımızı sonlandırmak zorunda kaldık.Çuvalı sudan çıkartıp yola koyulduğumuzda, kediyi görmemek için dua ediyorduk,dönüşte çuvalın içindeki oynayan balıkları görenler, bize hayret ve gıpta ile bakıyorlardı,bizde usta balıkcı edasıyla evimizin yoluna tuttuk.Şimdi düşünüyorumda,basitce yaptığımız el oltaları ile ne balık avları yapmışız,timsahlı misinalar ile ne balıklar çekmişiz,ne kamışımız vardı,ne makinamız O zamanlar böyle balık yakalardık.O günler aklımıza geldiğinde, hasret ve özlemle tüm kırmızı menderek avlarımızı özlediğimizi hissediyoruz.Kalbi balık avcılığı ile çarpan tüm dostlara böyle avlar rastgelsin..

S a m s u n .... a v l a r ı m: çinekop ve sarıkanat avı

S a m s u n .... a v l a r ı m: çinekop ve sarıkanat avı : 12 ocak 2019 Karadeniz in cömertliği bitmiyor, beyaz s...